Rahimden kaynaklanan en sık gördüğümüz selim tümöral oluşumlardır. Gebelik öncesinde sessiz duran miyomlar gebelik sırasında rahmin büyümesi ile genellikle hacim olarak büyürler. Miyomların bu büyümelerinde miyom dokusunda meydana gelen ödem, konjesiyon (kanlanma artışı) ve miyomun dejenere olarak içine kanaması da etkilidir.
Miyomlu gebelerde hamilelik sırasında şiddetli kasık ağrıları ve kasıklarda hassasiyet ortaya çıkarsa gebeye yatak istirahati ve analjezik (ağrı kesiciler) verilerek tedavi edilir. Bu durumda cerrahi tedavi çok nadiren kaçınılmaz olur; çünkü gebede miyomektomi (miyomun alınması) ameliyatı aşırı kanamaya yol açabilir.
Miyomu olan gebelerin pek çoğunda gebelik süresince hiç bir problem çıkmayacağı gibi bazı durumlarda; abortus (düşük yapma), erken doğum (preterm eylem), ıntrauterin fetal ölüm (rahim içindeki bebeğin kaybı), erken membran rüptürü (suyun erken gelmesi), prezentasyon anomalileri (rahim içi bebeğin duruş problemler) ve olası sezaryan ameliyatı riskleri daha sık görülmektedir.
Meslek hayatımın ilk yıllarında 10 ve 12 cm miyomu olan 40 yaşında ilk gebeliğini yaşayan hastamın hiçbir sorun olmadan gebeliğini geçirmesi beni çok etkilemişti.
Miyomlara temkinle ama sakin yaklaşımımda bu tecrübenin önemi büyüktür.
Miyomu olan kadınlarda obstetrik bir engel yoksa normal doğum tercih edilebileceği gibi rahim kanalını kapatan büyük miyomlu gebelerde sezeryan operasyonu da yapılabilir. Sezeryen ameliyatı sırasında miyomların alınması ise kanama riskinden dolayı pek tercih edilmemektedir. Bunun istisnası saplı miyomlardır. Saplı miyomlar kolayca alınabilir.
Daha önce miyomektomi yapılmış gebelerde ise normal doğum sancı sürecinde rahmin yırtılma (ruptür) tehlikesine karşın sezaryen ameliyatları tercih sebebidir.